Ahmet Hamdi Tanpınar, ‘Beş Şehir’de, “Gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da erguvandır” diyor. Ziya Osman Saba’nın mısralarında da erguvan ağaçları çıkıyor karşımıza:
“Düşünceli yürürken bir yol dönemecinde / Çıkacak önümüze beyaz dallarla bahar / Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu / Erguvanlı bir bahçe, mor salkımlı bir duvar.”
Osmanlı döneminde adına bayramlar düzenlenen erguvan ağaçları, İstanbul’un renkli kültürünün vazgeçilmezlerinden birisidir. Osmanlı döneminde Boğaz’da erguvan ağaçları azaldığında padişah fermanlarıyla erguvan dikilmesi emredilmiş. Günümüzde ise İstanbul halkını erguvan çiçekleriyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) buluşturuyor. İBB, şehrin muhtelif kısımlarına diktiği binlerce erguvan ağacıyla, baharların müjdesini erguvan çiçekleriyle veriyor İstanbul sakinlerine. Erguvan Dostları Derneği de, İBB ile işbirliği hâlinde yürüttüğü çalışmalarla, erguvan ağaçları konusunda kamuoyunda ‘farkındalık’ oluşturmayı, şehirdeki erguvan ağaçlarının sayısını artırmayı, dahası erguvanı turistik bir unsur hâline getirmeyi hedefliyor.
Erguvan vakti
Erguvan çiçeği, mevsimin serin veya sıcak gitmesine bağlı olarak İstanbul Boğazı’nın iki yakasında Nisan ayının son iki haftasından Mayıs ayının ilk iki haftasına kadar süren bir aylık dönemde, yaklaşık iki hafta süreyle yeşil yamaçları erguvanîleştiriyor.
Erguvan rengi
Erguvan çiçeklerinin rengi, renk adları kifayetsiz kalıyor olsa gerek ki, kendi adıyla anılır. Orhan Okay da, erguvanların rengini tanımlarken, “açık mor mu, eflâtun mu, pembe mi, hayır hiçbiri değil, o kendi ismini taşıyan rengiyle erguvanlar” ifadesini kullanıyor. (Sürur Öztürk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder